Öne Çıkanlar
Dünyayı gezen oyuncaklar
Hepimiz çocukken arkadaştık oyuncaklarımızla ve o küçücük ama kocaman dünyamızın en güzel anlarını paylaşıyorduk onlarla.
Oyuncakların Ulaş Şentürk’ün hayatına daha derinden girmeleri ise çocukken geçirdiği hastalıkların ardından çok fazla dışarı çıkamaması ile başlıyor.
Onlar, Ulaş’ı çocukluğunda nasıl odasında yalnız bırakmadıysa, Ulaş da onları önce kutularından çıkartarak, sonra da onlara dünyayı gezdirerek yalnız bırakmıyor, hatta yanından hiç ayırmıyor!
2007 yılında Gazeteport’ta Kültür-Sanat muhabirliği yaptığım dönemde tanıştım Ulaş ile. Çok uzun zaman oldu görüşmeyeli ancak o kibar gülüşünü ve iyi suratını hala hatırlıyorum. Oyuncak dünyasını daha yakından dinlemek için ise sabırsızlanıyorum!
Bu arada Ulaş’ın oyuncaklarını metrobüste yanınızda otururken ya da ayakta dikilirken görürseniz, sakın şaşırmayın 🙂
Öncelikle seni senden dinleyebilir miyiz?
1977 Manisa doğumluyum. Marmara’da Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler okuduktan sonra Galatasaray Üniversitesi’nde Avrupa Birliği masterı yaptım. 19 yıllık gazetecilik macerasının ardından halkla ilişkiler sektörüne geçtim. Evli ve bir kedi babasıyım.
Oyuncaklarınız ile olan bu çok naif bağı bize anlatabilir misin?
Dediğin gibi çocukluğum hastalıklar arasında geçti. Alerji hastasıyım. Zayıf bir bünyem olduğu için lise yıllarıma kadar aklına gelebilecek her türlü bulaşıcı hastalığı geçirdim. Sürekli evdeydim, yaşıtlarım gibi sokağa çıkmama izin vermiyorlardı haliyle. O yıllarda internetmiş bilgisayarmış yok, televizyon tek kanal. Eve tıkılan çocuğu oyalayacak tek şey oyuncaklar.
Sağolsun bizimkiler o dönemde her fırsatta oyuncak alırlardı bana. Oyuncaklar sayesinde fazla sıkılmadan geçirdim çocukluk dönemini. Hala ilk peluş ayım durur mesela, benimle yaşıt Matchbox arabalarım, teyzemin bana emanet ettiği Lego’ları, vs. Aramda oyuncaklarla bir gönül bağı var.
Profesyonel anlamda oyuncak koleksiyonerliğine 1996’da başladım. Gel zaman git zaman evin içi kutulu oyuncaklarla doldu. Koleksiyon zor, zahmetli bir iş. Topladığı parçaları iyi muhafaza edeceksin, kondüsyonlarını iyi tutacaksın. Ev küçük, kutular büyük olunca zaman içerisinde darlanmaya başladım.
Dedim benim için bu kadar önemli olan oyuncaklar kutuları içinde öyle mahsun mahsun duracaklar mı? Yavaş yavaş kutuları açmaya başladım. Kutularından çıkarınca dedim ki ”Madem çıktınız benimle birlikte gelin.”
Her gün işe birlikte gitmeye başladık. Sonra dedim ki hazır yanımdalar, gittiğim yerlerde fotoğraflayabilirim hepsini. Böyle böyle ”dünyayı gezen oyuncaklar” fikri oluştu. Şimdilerde her gün oyuncaklarımı gittiği yerlerde fotoğraflıyorum.
Peki sana neler öğretiyorlar?
Her şeyden önce bakış açımı değiştirdiler. Dünyaya onların gözünden görmeye çalışıyorum. Gittiğim, gezdiğim her yer onlar için yeni bir macera. Sürekli bir gün, bir hafta, hatta bir ay sonrasını düşünüyorum, şimdi nereye gidecekler, ne yapacaklar diye. Artık hobinin ötesinde tam zamanlı bir iş gibi.
Gündelik yaşamın stresinden uzaklaşmama yardımcı oluyorlar. Çektiğim tek bir kareyle günüm şenlenebiliyor. İnsanlarla farklı bir iletişim aracı oldular benim için. Düşüncelerimi, duygularımı oyuncakların gözünden dile getiriyorum.
Fotoğraf çekerken başıma iki kez geldi, birisi Almanya’da diğer de Belçika’da. Gittiğimiz restoranlarda fotoğraf çekmeye hazırlanırken garsonlar oyuncaklarıma servis açtı. Hatta birisi kamerayı elimden alıp benim yerime fotoğraf karesini ayarladı. Dışarıdayken en sevdiğim şey yaşlı turist kafilelerine rastlamak, istisnasız yaptığım işle ilgili onlarca soru soruyorlar. Oyuncaklarla birlikte beni fotoğraflıyorlar, kendi oyuncaklarından bahsediyorlar.
Hele o metrobüs karesi var ki, sanırım içinde metrobüs olan en sevimli kare olabilir. O anıyı da dinlemek isterim 🙂
Metrobüs hikayeleri aslında son dönemin mini projelerinden. Daha önce bir benzerini gittiğim çay ocağında yapmıştım. Bir yılı aşkın süre her sabah içtiğim çayın yanında güne, ruh halime uyan bir oyuncağın fotoğrafını çekmişti.
Sadece yurtdışı değil, Türkiye’de de çok sayıda oyuncak koleksiyoneri var. Sosyal medya ya da satış siteleri üzerinden bağlantıya geçiyoruz, değiş tokuş ya da satış için. Aralarda oyuncak pazarları da düzenliyoruz.
İlgi arttı mı, çok fazla soru geliyor mu sana? Genelde nasıl sorular geliyor?
Bayağı arttı. Özellikle 13-18 yaş arasındaki çizgi roman okurları ve animasyon severler yakından takip ediyor. Yavaş yavaş koleksiyonlarındaki figürleri fotoğraflamaya başlayanlar var.
En çok merak ettikleri şeyler oyuncaklar nereden temin ettiğim. Sonra yaptığım işi merak ediyorlar haliyle, zira tam zamanlı işimden artan kalan zamanlarda sürdürüyorum fotoğrafçılığı. Çekimlerde ne kullandığım, fotoğrafları editlerken hangi uygulamalardan yararlandığım da sıkça sorulan sorulardan.
Eksiğin hala çok var mı? Ya da çok arayıp bulamadığın bir oyuncak?
Eksik çok, eksik hiç bitmez koleksiyon işinde. Her geçen gün yüzlerce yeni model çıkıyor piyasaya, aralarından seçip, bütçe ayırıp, kargo opsiyonlarını değerlendirip ona göre yol alıyorum. Şu aralar çok isteyip ulaşamadığım bir oyuncak yok. Zamanında olmuştu ama bazen yenilgiyi kabul edip yoluna devam etmen gerekiyor.
Gezdikleri ülke sayısı kaç?
16
Japonya ve İzlanda