İklim Bahar Oldu ve Şehre Filmler Gelmeye Başladı.

İKSV 36. İstanbul Film Festivali, 5-15 Nisan tarihleri arasında gerçekleşti. Tüm İstanbul’da film rüzgarı estiren festival müthiş bir açılış töreniyle başladı. Sunuculuğunu Cem Davran’ın yaptığı festivalde 59 film Altın Lale Uluslararası Yarışma, Altın Lale Ulusal Yarışma, Seyfi Teoman En İyi İlk Film, FACE Sinemada İnsan Hakları, Ulusal Kısa Film Yarışması ve Ulusal Belgesel kategorilerinde yarıştı. Altın Lale Uluslararası Yarışma’nın jüri başkanı Reha Erdem olurken Ulusal Yarışma’nın jüri başkanlığında ise Yağmur Taylan ve Durul Taylan vardı.

Aynı zamanda açılış törenine Kalben’in muhteşem performansı damga vurdu.

Tabii, festival Onur Ödülleri olmadan olmazdı. Bu sene Sinema Emek Ödülü Mithat Alam’ın, Sinema Onur Ödülü Çetin Tunca, Macit Koper, Barış Pirhasan ve Selma Güneri’nin oldu. Festivalin sonuncu Onur Ödülü ise dünyaca ünlü ve başarılı aktör Sir Ian McKellen’a verildi. Hatta Sir Ian McKellen’ın yaptığı teşekkür konuşması sosyal medyada da oldukça büyük bir gündem yarattı.

Ayrıca festivalin onur konuğu olan Sir Ian McKellen, Richard III filminin Atlas sinemasındaki ve Rexx sinemasındaki gösterimlerine de katıldı. Aynı zamanda Boğaziçi Üniversitesi’nde bir festival sohbeti de gerçekleştirdi.

İKSV 36. İstanbul Film Festivali’nin açılış filmi ise Yunanistan’da çocuk olmak konulu Lodos filmiydi. Gösterime filmin yönetmeni ve iki oyuncusu da katıldı.

Muhteşem bir atmosferde gerçekleşen İKSV 36. İstanbul Film Festivali’ni eğer kaçırdıysanız festivalde öne çıkan ve mutlaka izlemeniz gereken filmleri sizin için listeledik. Şimdiden iyi seyirler!

Personal Shopper

Cannes’da En İyi Yönetmen Ödülü alan Olivier Assayas’ın son filmi Personal Shopper, ünlülerin özel alışveriş elemanı olan bir kızın diğer tarafla irtibat kurmayı bir takıntı haline getirmiş olma hikayesini işliyor. Filmin bir diğer dikkat çekici yanı ise başrol oyuncusunun Kristen Stewart olması. Film hayalet hikayelerinin yanı sıra psikolojik gerilim filmlerini sevenler için de çok iyi bir seçim.

Endless Poetry

Avangart sinemanın en ünlü isimlerinden olan Şilili yönetmen Alejandro Jodorowsky’nin filmi Endles Poetry, yönetmenin otobiyografi beşlemesinin de ikinci filmi oluyor. İlk film Gerçeğin Dansı’ndan sonra çekilen bu filmde, tarot, mistisizm, melankoli ve grotesk fikirler işleniyor. Yönetmen filmi “güzellik arayışına bir övgü” olarak nitelendiriyor. Üstelik filmin görüntü yönetmeni de Christopher Doyle.

Safari

Sıradışı sinemacı Ulrich Seidl’ın yine sıradışı filmlerinden bir tanesi olan Safari, beklenildiği gibi çok rahatsız edici, çok kışkırtıcı ve bir o kadar da şaşırtıcı. Filmde Avrupalı turistlerin Afrika’ya av için gitmeleri oldukça vahşi bir şekilde işleniyor.

Free Fire

Modern 70’ler filmi olarak adlandırılan Free Fire, Ben Wheatley imzası taşıyor. Ayrıca filmin oyuncu kadrosu da dev isimlerden oluşuyor. Oldukça sert bir polisiye film olarak gösterilen Free Fire, hepimizin severek izlemiş olduğu The Killing, The Driver, The Big Combo, GoodFellas ve Reservoir Dogs gibi filmlerden esinlenmiş. Üstelik bu aksiyon filmi müthiş absürd ve komedi sahneleriyle dolu.

Mulholland Drive

David Lynch denilince pek çok kişi için akan sular duruyor. Mulholland Drive da bazıları için 2000’li yılların tartışmasız en iyi filmi. Bu film hem çok tartışıldı hem de belki de yönetmenin en az anlaşılan filmi oldu. Ancak film için “yeni kara film” nitelendirmesi yapılıyor. Bu müthiş film İKSV 36. İstanbul Film Festivali’nde 4K restore kopyasıyla gösterildi.

Lost in Paris

Bir Paris güzellemesi olan Lost in Paris, komedi tarzında şahane işler ortaya koyan Fiona Gordon ve Dominique Abel’in yine aynı tarzlarını devam ettirdikleri filmleri. Rengarenk bir komedi filmi olan Lost in Paris mutlaka izlenmesi gerekenler arasında gösteriliyor.