Öne Çıkanlar
Bir Kış Masalının Başkenti: Kars
By
Kars ve Doğu Ekspresi; bildiklerimizden tamamen farklı bir şehir ve bildiklerimizden farklı bir yolculuk. İçinde insan ve Anadolu olan gerçek bir macera için Kars’a gidilir. Kars’a Doğu Ekspresi ile gidilir.
Seyahat etmeden önce gideceğimiz yer ile ilgili okuduklarımız, izlediklerimiz ve dinlediklerimiz doğrultusunda fikirler yürütürüz genelde. Ne göreceğimizi, bizi nelerin beklediğini tahmin etmeye çalışıyoruz. Nasıl ki insanları gerçekten tanımak için aralarına karışmak, beraber vakit geçirmek ve hatta kalplerine dokunmak gerekiyorsa bir şehir hakkında sahici bir yargıda bulunabilmek için de tahminlerin dışında o şehrin havasını solumak ve sokaklarında adımlamak gerekiyor
Adını ‘’Edirne’den Kars’a’’ söylemleri dışında pek duymadığımız Kars ülkenin bir ucunda, uzaklarda, tahmin edilebilirliğin tamamen dışında çok farklı bir yer. Tüm bu yabancılığa rağmen Kars’ı bir kere gördükten, tanıdıktan sonra masalsı atmosferini tekrar görmek için planlar yapmamak pek mümkün değil. Tadı damağımda kalan ve döner dönmez tekrar gitmek için planlamalara başladığım Kars’a doğru yola çıkmayı düşünenlere bi’tutam fikir vermesi için gördüklerimi ve yaşadıklarımı sizlere anlatmak isterim.
Kars’a Giden En Güzel Yol: Doğu Ekspresi
Yolculuktan keyif almanın bir yolu da o yere giden en doğru yolu bulmaktan geçiyor. Ülkeyi gezerken ister seyahat amaçlı, ister turistik amaçlı olsun çok keyif alacağınız ulaşım araçları, ulaşım yolları var. Bu ulaşım aracı bazen bir ada vapuru olur, bazen bir fayton bazen bir balon olur, Kars’a giderken de tartışmasız Doğu Ekspresi olur.
Zaman hızla akıyor ve çoğu şey aynı hızla değişiyor. Artık hayatımızda yer almayan keşke yapsaydım ya da iyi ki yapmışım diyeceğimiz şeyler artıyor. Mesela bundan sonra kimse Haydarpaşa Garından kalkan bir trene binemeyecek, Emek Sinemasında film izleyemeyecek, Ali Sami Yen Stadında maça gidemeyecek. İşte Doğu Ekspresi de ileride keşke yapsaydım yerine iyi ki yapmışım demek için hala var ve bizi bekliyor dedik. Öncelikli amacımız Doğu Ekspresi ile seyahat etmek olunca Doğu Ekspresi ile Ankara’dan Kars’a gitmeye karar verdik. 6 kişi ve 18 aylık bir bebekten oluşan grubumuzla seyahat için hazırlıklara başladık.
İstanbul-Ankara
İstanbul’da yaşadığımız için direkt Doğu Ekspresi’ne binme şansımız yoktu. Bu nedenle ilk olarak Hızlı Tren ile İstanbul’dan Ankara’ya gittik. İstanbul Hızlı Tren seferleri Pendik İstasyonu’ndan başlıyor. Hızlı tren gayet konforlu ve biraz da kalabalık. Kafeterya bölümünde yiyecek- içecek bulma konusunda sıkıntı yaşanmıyor. Çok iddialı olmasa da ihtiyacınızı karşılayacak bir menüsü var. İstanbul’dan Ankara’ya ortalama 4 saatlik bir yolculukla ulaşıyorsunuz. Yeni açılan Ankara Tren Garı son derece modern ve bildiğimiz Tren Garı formunun dışında AVM olarak tanımlanabilecek bir bina.
Doğu Ekspresi ‘efsane’ diye tanımlayabileceğimiz tren garlarından biri olan Haydarpaşa Garı’ndan kalkmadığı gibi Ankara Tren Garı’ndan da kalkmıyor. Ankara’dan Doğu Ekspresi’nin hareket ettiği Kırıkkale Irmak İstasyonu’na otobüslerle götürülüyorsunuz. Irmak İstasyonu’na ulaştıktan sonra ise tam anlamıyla ‘benzersiz’ diyebileceğimiz bir yolculuk başlıyor. (Doğu Ekspresi 2017 Mayıs ayından itibaren hat bakım çalışmaları sebebi ile Kayseri’den kalkmaya başladı.)
Doğu Ekspresi yıllanmış vagonları, yaşanmışlıkları, hayatı raylarda geçmiş çalışanları, tüm gün sadece bir kez gelecek treni bekleyen istasyonları, yolcuları, içinden geçtiği kasabalar, ilçeler ve şehirler ile bizim içinde kaybolduğumuz büyükşehir sarmalının dışında gerçek bir hayat hikayesi.
Zamanın yavaş ama güzel aktığı, rayların üzerinde giden tren camından dışarıyı izlerken kendi içinize doğru da yolculuk yaptığınız, bu ülkenin, ülke insanının hikayesi.
Doğu Ekspresi’nde olmanın verdiği mutlulukla karışık adapte olma hali bir müddet devam ediyor.
Yolculuğumuzun Kayseri’ye kadar süren kısmını trene alışma ve yerleşme aşaması olarak geçirdikten sonra, Sivas’a kadar ki kısmını ise odamızda yolculuk boyunca yağan karı, içinden geçtiğimiz kasabaları izleyerek ve uyuyarak geçirdik. Gece uykuda olmadığımız her an ilk defa lunaparka gitmiş çocuk şaşkınlığıyla izlediğimiz her kareyi birbirimize göstermek için birbirimizi dürtmekle geçti. Doğu Ekspresi o kadar güzel manzaralar sunuyor ki yol arkadaşımız olur da göremezse diye korkuyorsunuz, “benim gördüğümü sen de görüyor musun” diye teyit ettirmek istiyorsunuz. Döndükten sonra yolculuğumuzu düşününce Sivas’a kadar gördüklerimiz sadece başlangıçmış diyorum.
İçinde bulunduğumuz her anın tadını çıkarmak, her görüntüyü hafızamıza kaydetmek isterken haliyle uykuya kolay teslim olmuyorsunuz. Ancak uykusuz kalmaya kesinlikle değecek manzaralarla karşılaşmanın vermiş olduğu tatmin hissi bizi yolculuğumuz boyunca dinç tuttu.
Sabahın ilk ışıklarıyla geniş oturma düzeninden faydalanmak ve kahvaltımızı yapmak için yemekli vagona geçtiğimizde bu sefer de Doğu Ekspresi’nin en güzel yanlarından birine, insan hikayeleri kısmına geçiş yapmış olduk.
Doğu Ekpresi’nde İnsan Hikayeleri
30 yılı aşkın süredir TCDD bünyesinde çalışan, hayatı raylar üzerinde geçmiş emekçi abilerle sohbet etmek, anılarını dinlemek insanın içine tarif edilemeyen bir huzur veriyor. Mesleğe nasıl başladıklarını, seneler boyunca nasıl çalıştıklarını dinlerken ülke tarihimize de sosyolojik yolculuk yapıyorsunuz.
Bir bardak çay ve telefonlarından açtıkları Musa Eroğlu, Neşet Ertaş türküleri eşliğinde, sohbet ederken hiç bahsetmeseler de metropol yaşantımızın içinde çok şeyi ıska geçtiğimizi hissediyorsun. Yılların emekçisi abileri, Anadolu insanının çelebiliğini görmek ruha iyi geliyor, kendi emekçi aileni hatırlıyorsun. Her istasyonda görüntülü şekilde torununu arayan, çocuklarını uzaklara dalarak, torunlarını gözlerinin içi gülerek anlatan abiler azalmasın, çoğalsın diye düşünürken, ülkenin gerçek mirasının insan olduğunu bir kez daha anlıyorsun.
Kafamın içinde, TCDD emekçisi abilerle sohbet etmenin verdiği mutluluk dönerken, Anadolu’nun içinde yol katetmeye devam ediyorduk. Sivas sonrası Erzincan’a doğru ilerlen İliç’te gördüklerimizden sonra cam kenarından ayrılmamaya karar verdik. Fırat Nehri ile karlı dağlar arasında, tüm dalları beyaz konturlarla çevrelenmiş ağaçları izlemek, “iyi ki bu seyahati yapmışız” hissimizi kuvvetlendirdi.
Yol boyunca içinden geçtiğimiz ilçelerdeki taşra samimiyetini, okula giden çocukları, esnaf hareketliliğini görmek yüzümüze mutlu bir tebessüm yerleştirdi.
Her güzel şey gibi Doğu Ekspresi yolculuğumuz da 25 saate yakın bir sürede bitti. İnanılmaz mutlu bir şekilde ‘daha iyi ne olabilir ki’ şeklinde düşüncelerle Kars’a ulaştık. Kars tatilimizi hafızamda yolculuktan itibaren tekrar canlandırmaya çalıştığımda, aklıma gelen her aşama için “o ana kadar gördüklerimiz daha başlangıçmış” diye düşünüyorum.
Ani Harabeleri ve Çıldır Gölü
Kars’ta gezilecek yerler olarak Ani Harabeleri, Çıldır Gölü ve Sarıkamış’ı hedefledik. Bu doğrultuda transfer için anlaştığımız Zafer Abi, Kars’a indikten sonra bizi karşıladı. Kendi adını verdiği taşımacılık şirketiyle 3 çocuğunu hakkıyla okutan Zafer Abi, sadece araç sürmeyip bize bildiklerini de anlatarak rehberlik yapmaya çalışan gayet düzgün biri.
Cuma Akşamı Kars’a ulaştıktan sonra bizi alıp, Pazar günü uçağa binene kadar gezdirecek şekilde 800 TL’ye el sıkıştık. Anlaştığımız fiyata; tren garından otele transfer, şehir turu, Ani Harabeleri, Çıldır Gölü, Sarıkamış ve hava alanı ulaşımları dahildi. Son gün Sarıkamış’a gidemeyince toplam bütçeyi 600 TL olarak revize ettik.
Kendisinden ve hizmetinden çok memnun kaldık. Gidecek olanlara tavsiye ederiz. (Zafer Tur: 0533 452 72 74)
Kars İçinde Bir Saray
Kars’da kalınabilecek yerler için araştırma yaptığımda mimari olarak çok güzel ve şaşırtıcı otel alternatifleri gördük. Biz tercihimizi Katerina Sarayı Otel’den yana kullandık. İstanbul’dan irtibata geçtiğimiz ilk andan itibaren bize sonsuz yardımcı olan ve her sorumuza sabırla cevap veren Katerina Otel sahibi Baha Erdoğdu ile iletişimimizi sürdürdük.
Baha Bey her mailimize uzun uzun cevap verdi, konaklama dışındaki tüm diğer ihtiyaçlarımızla ilgilendi. Bilmediğiniz bir yere giderken ne kadar araştırsanız, okusanız da birine danışmak istiyorsunuz. Baha Bey de bu ihtiyacımızı fazlasıyla giderdi. Transfer için bizi Zafer Abi ile buluşturan da kendisiydi, ‘nerede yemek yenir?’ sorumuza cevap veren de. Biz Kars’tayken kendisi hayırlı bir iş nedeniyle İstanbul’da bulunduğundan tanışamadık ama yardımları için kendisine müteşekkiriz. Hayırlı iş için de buradan kendisine mutluluklar dileriz ☺
Katerina Sarayı Otel, Kars Nehri kıyısında, Kars Kalesi eteklerinde Baltık Mimari tarzında inşa edilmiş 180 yıllık bir saray. Önünden geçen büyük kısmı buz tutmuş Kars Nehri ve bahçesindeki dökme demirlerden yapılmış beyaz masa sandalyeleri ile oldukça etkileyici bir dış görünümü var.
Çar 2. Nikolay tarafından 1877-1917 Rus işgali sırasında Baltık mimarisi tarzında bazalt taşlarla, Hollandalı mühendislere yaptırılmış. Katerina Sarayı, askeri birlik, hastane, askeri lojman olarak kullanılmış ve 1980 ihtilalinden sonra boşaltılmış. 34 yıl boyunca kaderine terkedilmiş şekilde atıl durumda beklemiş.
Baha Beyin babası, Kemal Erdoğdu Bey’in girişimleri ile tadilattan geçmiş ve şimdi otel olarak hizmet veriyor. Kars’ta Rus döneminden kalma çok sayıda bina var ve bazısı kaderine terkedilmiş atıl durumda bekliyor. Girişimci birinin bu binalara talip olması durumunda anıtlar kurulu, vergi dairesi, defterdarlık vs gibi bürokrasi dişlilerinin çıkarttığı mali yük nedeniyle ticari olarak geri adım atması kaçınılmaz. İşte bu ticari handikapa karşı İstanbul’daki mobilya fabrikalarından kazandığı parayı memleketine yatırım yapmak, şehrine değer katmak, birilerine ekmek kapısı olmak için Katerina Sarayı Otele harcayan Kemal Erdoğdu Beyin yaptığı çok değerli benim için.
Otelin sahiplerinin insanı olumlu düşünmeye iten hikayesinin yanında otel de küçük eksikliklere rağmen gayet verimli. 4 metreye yaklaşan yüksek tavanları, şatafata varan süslemeleri, değişik mimarisi ile gayet kalınası bir otel.
Kars’a ulaşıp otele yerleştikten sonra ilk akşam yemeği için yolu Kars’a düşen herkese tavsiye edilen Kars Kaz Evi’ne gittik. Yazıya girişte de dediğim gibi Kars tahmin edilebilirliğin dışında her şeyiyle farklı bir deneyim. Kars mutfağı da bu farklılıkları pekiştiriyor. Kaz eti ve diğer yemekler pek alışık olmadığımız lezzetler.
Kars Kaz Evi, cesur bir Anadolu kadını hikayesi. Sahibesi Nuran Hanımın tatlı sohbeti, güzel yemekleri ve gayet şık dekorasyonu ile Kars’ta mutlaka ziyaret edilmesi gereken yerlerden.
Yıkılmamış Harabe, Ani Harabeleri
Kars’ın şehir merkezinde görülmeye değer çok sayıda yapı var. Kars geniş sokakları, ülkemizde alışık olmadığımız bir şehir yapılanması, Osmanlı, Rus eserleri ile tipik Anadolu şehirlerinden farklı bir şehir. Bu farklılık şehrin en büyük tarihi miraslarından Ani Harabeleri’nde de devam ediyor. Ani Harabelerine doğru yol alırken Ağrı Dağını da görebilirsiniz. Bildiğiniz ya da ziyaret ettiğiniz tüm antik kentlerden daha güçlü ve eserleri daha net şekilde günümüze ulaşmış bir şehir Ani Harabeleri. Ermenistan sınırında Arpaçay Nehri kıyısındaki Ani Harabeleri için İpek Yolu’nun Anadolu’ya açılan kapısı deniliyor. Tarihi milattan önce 5000’e kadar ulaşan şehirde bir arada yaşayabilmiş farklı din ve milletlere ait izleri görebilirsiniz. Ani Harabelerini rehber eşliğinde gezmekte fayda var. Antik şehre girmeden 40-50 TL’ye rehberlik yapan kişilerle anlaşabilirsiniz.
İki kademeli surlardan antik kente giriş kısmı oldukça etkileyici ve soğuk. Surların gölgesinde fazla kalmak soğuğu daha fazla hissetmeye neden oluyor. Şehre girdiğimizde ise özellikle Büyük Katedralin olanca ihtişamıyla yıllara meydan okur şekilde dikilmesi soğuğun etkisini bir nebze olsun azaltıyor. Ani Harabeleri, Büyük Katedral, Abughamrents Kilisesi (kümbete benziyor), Resimli Kilise, Ebü’l Manuçehr Camii ile bildiğiniz antik kentlerden çok daha fazlasını sunuyor.
Çıldır Gölü: Masal Değil Gerçekten Donuyor
Ani Harabelerinin gördüğümüz en iyi antik kent olduğunu düşünüp Kars’ta gördüklerimize minnet ederek Çıldır Gölü’ne doğru yola çıktık. Yolculuğumuz 2 saate yakın sürdü. Gölün buz tuttuğunu, buzun delinerek balık tutulduğunu biliyor olabilirsiniz ama Çıldır Gölü’nün ne olduğunu anlayabilmeniz için mutlaka görmeniz gerekir.
Ne kadar tahmin etmeye çalışsanız da, videoları izleseniz de Çıldır Gölü’nü gördüğünüzde hissedileceklerin küçük bir kısmına ulaşabilirsiniz. Yazı boyunca sık sık kullandığımız masal gibi tanımlamasını pekiştiren, tek kelimeyle tanımlamak gerekirse “inanılmaz” denilebilecek bir yer Çıldır Gölü.
Kocaman bir göl sadece masallarda donar ve Çıldır Gölü harika bir kış masalının en önemli aktörlerinden.
Donarak beyaz bir çöl görüntüsüne kavuşmuş bir göl ile gökyüzünün harika mavisi arasında atlı kızakla gezmek ülke sınırları içerisinde yapabileceğiniz en keyifli aktivitelerden biri. Çıldır gölünde bir fenomen haline gelmiş Tekin Abi’nin sürdüğü atlı kızakta, kendi bestelediği türküleri dinleyerek gölün üzerinde gezdik. Ülkeyi gezdiğinizde ister seyahat amaçlı, ister turistik amaçlı olsun çok keyif alacağınız ulaşım araçları var derken kast ettiklerimden biri işte bu eşsiz Atlı Kızak.
Gölün buz tutmuş olması başlı başına şaşkınlık verecek bir doğa olayı. Dalga izlerini gölün donmuş yüzeyine bakarken görebiliyorsunuz. Balıkçıların sıfır fizik bilgisine rağmen buzun üzerinde açtıkları iki nokta arasından basınç sayesinde ağ germesini hayranlıkla izlerken en iyi öğretmenin hayat olduğunu bir kez daha anlıyorsunuz. Tabi eğer görmesini biliyorsanız.
Gölün tek restoranı Atalay’ın Yeri’nde Çıldır Gölü’nün mükemmelliğine yakışır sarı balıklarından yiyerek mutluluğunuzu katlayabilirsiniz. Karnınızı doyurduktan sonra gölün tadını biraz daha çıkarmak için gölün orta kısmına kadar yürümek, buzun izlerini takip etmek hafızaya kazınacak görüntüler için biraz daha stok anlamına geliyor. Gölün orta kısmı ve yürümek kelimelerini yan yana kullanmak ne kadar sıra dışı bir olay olduğunu da özetliyor aslında.
Çıldır Gölü’nden kopmak çok zor olsa da bu harikulade deneyimin ardından şehir merkezine döndük. Şehir merkezinde Ruslardan ve Osmanlılardan kalan harika yapıları gezdik. Kars Kalesi, Fethiye Camii, Taş Köprü, 12 Havariler Kilisesi, Harakani Camii, Kars Belediyesi, Ruslardan kalan binaları ile Şehir Merkezi de yolculuk boyunca gördüklerimize yakışırı derecede çarpıcı. Kendinizi bir Doğu Anadolu şehrinde değil de Kuzey ülkelerinden birinde geziyormuş gibi hissedebilirsiniz.
Peynirin İyisi Kars Kaşarı
Kars’a gelmişken atlanmaması gereken konulardan biri de peynir. İyi peynir peşinde koşan, ‘hangi tür peynirler iyidir’ diye düşünen biriyseniz Kars Kaşarı iyi bir başlangıç olacaktır. Şehirde bir çok alternatif peynirci var. Biz kaldığımız otelin müdürü Müslüm Bey’in yardımı ile alışverişimizi Kars Peynircisi’nden yaptık. İnsan hikayesi arıyorsanız Kars Peynircisi ve sahibi Ekrem Çamlı tam adresi. Ekrem Bey Kara Yollarından emekli olmuş. Çocukluğunda peynir ustası olan babasının yanında çıraklık yapmış ama her erkek çocuğu gibi babasının yanında olmayı pek istememiş. Peynirciliği en ince ayrıntısına kadar öğrense de kendine Kara Yolları’nda memurluk yolu çizmiş.
Doğu Anadolu’nun çeşitli şehirlerinde çalışmış. Memleket çağıran tüm adamlar gibi şehrine dönmüş. Hala daha her gün sinek kaydı tıraşını olan, müşterinin karşısına çıkarmaya layık çırak bulamayan, babasını anlatırken boğazı düğümlenen bir abi Ekrem Çamlı.
Kars Kaşarı, Kars Balı, Kars Gravyeri ve diğer peynir çeşitlerini Belediye karşısındaki dükkanında satıyor ve sipariş üzerine kargo ile şehir dışına gönderim yapıyor. Peynir almak isteyenlere öneririz. (Kars Peynircisi – Ekrem Çamlı 0474 223 74 44)
Borges, Dostoyevski’yi keşfetmek için; “ilk kez aşık olmak gibi, denizi ilk kez görmek gibi insan hayatında önemli bir tarihtir” der.
Kars seyahati de benim hayatımda önemli bir tarihti. Kars pek tanıdık değildi. Tanıdık olmak için bilmek, bilmek için yaşamak gerekir demiştim ya şimdi Kars’ı tanıyorum. Ani Harabeleri’ni gezerken farklı kültürlerin bir arada nasıl yaşadığını bıraktıkları izlerden gördük, Doğu Ekspresi ile küçük ilçelerin içinde taşra telaşını izledik. Tüm bunların peşine Çıldır Gölü’nde balıkçıların sıfır fizik bilgisine rağmen buzun üzerinde açtıkları iki nokta arasından basınç sayesinde ağ germesini hayranlıkla izledik. Görmesini bilen için en iyi öğretmenin hayat olduğunu bir kez daha anladık.
Ve biz de çok uzakta olan bu tanımadığımız şehirde hayata bir kez daha teşekkür ettik, bize bu fırsatı verdiği için. Tekrar görüşmek üzere Kars, yine geleceğiz…