Eski eğitim sistemi öğrencileri tek bir kategoriye indirgeyip genel anlamda zekâyı zorlu matematik problemlerini çözmek olarak değerlendiriyordu. Howard Gardner’in 1983’te ortaya attığı “çoklu zekâ kuramı” ise bugünün eğitim anlayışının temel taşını oluşturuyor. Gardner, o günlerde zekânın çeşitli ve özel boyutları olduğundan söz etmişti. Buna göre uzamsal, sözel, matematiksel, kinestetik, ritmik, doğasal, içsel, sosyal, varoluşsal gibi birçok zekâ türü bulunuyordu. Peki, bir çocuğun zekâ türünün tespit edilmesi ne kazandırır? Aslında hiç abartmadan “çocuğunuzun kaderini” bile diyebiliriz. Çünkü bu tespit size çocuğunuzun hangi yetenekle doğduğunu söyleyecektir. Çocuğunuzun yeteneği olduğu alanın erken fark edilmesi ve çalışmalarının bu yönde yoğunlaştırılması ise 21. yüzyılda karşımıza daha sık küçük dâhiler çıkacak anlamına gelir.
Çocuğunuzu gözlemleyin
Çocuğunuz en çok neyi yapmayı seviyor nelerden kaçınıyor, o fark etmeden dikkatle gözlem yaparsanız çocuğunuzun yeteneği size işaretler vermeye başlayacaktır.
Çocuğunuzu mutlaka kreşe ve ana okuluna gönderin
Çocuğun yeteneklerini tek olduğu bir ortamdan ziyade akranlarının bulunduğu bir ortamda daha kolay görürsünüz. Bu nedenle çocuk okul öncesi eğitime katılmalıdır. Okul içerisinde yapılan aktiviteler esnasında çocuk yeteneğinin olduğu yöne doğru bir mıknatıs gibi çekilecektir.
Çocuğun öğretmenleriyle irtibatta olmak
Gönderdiğiniz eğitim kurumlarında ya da kurslarda öğretmenlerine çocuğunuz ve onun ilgi alanları ile ilgili sorular sorun. Akademik eğitimini çocuklar üzerine almış olan öğretmen, o yaş gurubundaki çocukların hangisinin hangi alana yatkın olduğunu kolaylıkla anlayacak ve sizi yönlendirecektir.